Bu kişiler hayvan hastalıklarını nasıl teşhis ederdi? Hangi belirtiler, hangi hastalığın işareti kabul edilirdi?

3 Comments

    meryem - 12 Eylül 2014 at 16:06 - Cevapla

    Köyden hayvan hastalıklarında kullanılan bazı yöntemler:
    -Hayvanı kan tutarsa gözleri sararır ve halsiz hareketlerinden hasta olduğu anlaşılır. Bu durumda hayvanın kulağı kesilir ve kan akması sağlanır veya burnu biraz kesilir ve buradan da kan akması sağlanır.
    -Eğer hayvan zehirli ot yemişse ağzına sirke suyu veya tuzlu yoğurt dökülür.
    -Hayvanın şişmesi durumunda hayvanın ağzına tuz dökülüp gezdirilir ya da göz taşı ezilip suyla karıştırılır ve hayvana içirilir.
    -Hayvanda şap hastalığı varsa dilinde kabarcıklar ortaya çıkar. Hayvanın iyileşmesi için bu kabarcıklar jiletle kesilip üzerine sarımsak veya tuz konur.
    -Hayvanlarda genel olarak bahar aylarında kurtlanmalar olur. Köyün bir mahallesinden çıkan beyaz toprak hayvanın kurtlanan yerlerine sürülür.
    -Hayvanın memesinde herhangi bir hastalık varsa memesi sirkeyle ovulur.
    -Hayvanın gözünde çıkan herhangi bir leke sonucunda hayvanın körleşeceğine inanılmaktadır. Bunun için hayvanın gözüne tereyağı varsa bal sürülür.
    -Hayvanda dalak düşerse dili yukarı çekilir.
    - Hayvana yapışan ve onu rahatsız eden böceklere karşı hayvana gaz yağı sürülür.

    hayriye korkmaz - 14 Eylül 2014 at 11:45 - Cevapla

    -Hayvanın yürümesi değişir, kulakları buz gibi olur, mık yuttu (ağzıyla geviş getiremez) olursa hastalanmış demektir. Bu durumda hayvanın ağzına çaputu tuzlayıp bağlarlar. Hayvanda tuzu emerek geviş getirmeye başlar ve ağzı hareket ettikçe midesi de çalışmış olur. Kışın evde inekler sulanmaz. Uzak bir yere götürülür ki hayvan yürüdükçe içinde su ısınır ve onun vücut ısısı korunmuş olur.
    - Hayvanın iştahı açılsın ve artsın diye önüne kaya tuzu koyarlar. Eğer hayvanın Kırkbayırı(işkembenin bir bölümü) çalışmazsa ölür.
    -Tavuklara ölek hastalığı gelirse tedavisi yoktur. Ölek olup olmadığını da hayvanın ses yapmasından ve hapşırmasından anlarlar. Bu hastalığa yakalanmasın diye de ilaçlı kırmızı buğday yedirilip ağzını çaputla bağlarlar.
    -Yaraları olduğunda vücutlarında kurtlanma olur. Bunun olmasını engellemek için şeftali yaprağı havanda dövülüp ezme kıvamına gelince yaraya sürülür.
    -Kışın hayvanları kemikleri ısınsın vücut ısılarını kaybetmesinler diye yürütürler.
    -Hayvan üşüdüğünde ise kuyruğunu biraz keserler ki canı oraya gelsin ve canlansın. Çom mu oldun(dondun mu) sözü de hayvanın üşümesinden gelir.
    Koyunlar kışın kuru samandan çıkıp bahar geldiğinde yeşillik yediklerinde ishal
    olduklarından onları iyileştirmek için toprak yedirirler.
    -İneğin danası doymak bilmiyorsa eğer yularını tekkeye götürürler. Ertesi sabahta yularını hayvana geri takarlar ve hayvan uslanır.
    -Hayvan burusalla hastalığına yakalanırsa kesilir ve eti iyice kaynatılarak yenir ya da gömülüp üstüne kireç dökülür. Şap ve ölek hastalığında da direk kirece gömersin.
    -Tabak hastalığında ağzında ve burnunda yaralar olur derisi dökülür. Baytara götürülür. İlaç verilir. On beş yirmi gün içinde düzelmezse ölür ya da öldürülür.
    İnek erken doğum yapar ve doğum felci olursa hayvan bir daha ayağa kalkamaz ve loğusa hayvan yenmediği için öldürülüp gömülür.
    -Danalara doğar doğmaz septikol diye bir iğne vurulur ve hayvan bir daha hasta olmaz. Eğer bu iğne vurulmazsa hayvan ishal olur ve ertesi gün ölür.
    Hayvan hastalıklarını tedavi eden kişi nallama ya da kırkma işlerini yapmaz. Çobanlarsa hayvan hastalanınca müdahale etmez sahibine söyler.

    murat inan - 02 Aralık 2014 at 00:51 - Cevapla

    Dili dışarıda ve gözlerinden yaş gelmesine göre teşhis edilirmiş. yerinden hiç kalkmayan hayvanların şarbon hastalığına yakalandığı söylenirmiş. Bacağı kırılan hayvanlar kesilirmiş. ( iyileşmeyeceğini düşündükleri için )
    Kaynak kişi : Fatma İNAN Yaş 68 Ordu/Gölköy/Damarlı



Cevap Gönderme Formu