Düğünün başından sonuna, sürecin her aşamasında hangi yardımlaşmalar yapılırdı? Kimler çok çalışırdı?

5 Comments

    meryem - 22 Temmuz 2014 at 20:48 - Cevapla

    Köyümüzde düğünlerde kız ve erkek evi düğünlerinde yardımlaşma imece usulüyle en çok yemeklerin yapımı ve servis edilmesindedir. Bu sürede kız ve erkek tarafının en yakın komşuları veya gönüllü kişiler yemekleri yapar ve düğün sonuna kadar servis ederlerdi. Günümüzde bu hala devam etmekte olan bir gelenektir.

    hayriye korkmaz - 12 Eylül 2014 at 19:52 - Cevapla

    Okuyuntuluk vardır. Damat kınasına gelen misafirler farklı köydense komşuları gelenleri paylaşır. Herkes bir köyü alır, “falanca köyden gelenler benim misafirim olsun” der. Gelen her aile için ayrı odalar verilir. Misafirlere oğlan tarafından çerez, tavuk, pirinç, yemeklik, rakı, kola gider. Davulcu gelen misafirlerin olduğu evleri dolanır ve zarfa konulan paraları alır. Zarfların üstünde gelenlerin adları hangi köyden oldukları yazar.

    meryem - 03 Aralık 2014 at 19:17 - Cevapla

    Çay ilçesinde gelin, yeni evine ya Persembe günü, ya da Pazar günü geçer. Düğün gelin inmeden iki gün önce baslar ve toplam dört gün sürer.
    Düğünün ilk asaması erkek ve kız tarafındaki yemek hazırlama
    asamasıdır. Gelin Pazar günü inecekse Persembe günü hazırlıklar baslar.
    Persembe günü; ertesi gün yenilecek yemek için hazırlık günüdür. Bu “Yaprak
    Sarma Günü” diye adlandırılan bu günün sabahı damadın annesi konu
    komsuyu, akrabaları dolasır. “Yaprak sarmaya buyurun.” diye herkesten
    yardım ister. Öğle saatlerinde yardım istediği bu kadınlar düğün evine gelir.
    Yapraklar sarılır, biberler doldurulur, dev tencereler dolusu yaprak sarmaları
    ve çesit çesit dolmalar yapılır. Sonra herkese bir gün öncesinden hazırlanan
    yemekler ikram edilir, yardıma gelen kadınlarla birlikte yemek yenilir. Damadın
    annesi herkese “Ellerinize sağlık.” diyerek tülbent, yazma dağıtır. Ertesi sabah
    da sabahtan diğer yemekler hazırlanır. Ertesi gün, önceden dağıtılmıs
    davetiyelerle düğünden haberdar olan tüm erkekler düğün evinde toplanır.
    Büyük davet sofraları kurulur ve “Sıra Yemeği” dediğimiz yemekler ikram edilir.
    Bu yemeklerden ilk olarak bamya çorbası ikram edilir. Ardından sırası
    ile etli pilav ve visne hosafı, lahana sarması, biber dolması, mevsimine göre
    üzüm, karpuz veya baska bir meyve, yaprak sarması, üzüm hosafı ve börek,
    tahin ve en son olarak “Aminlik” denilen ve yemeğin bittiğini, dua sırasının
    geldiğini belli eden tatlı veya meyve ikram edilir. Aminlik geldikten sonra sofra
    duası okunmaktadır.
    Erkek tarafı davetle yemekle uğrasırken kız tarafında da ayrı bir telase
    vardır. Kız tarafı da hamam hazırlıkları yapmaktadır. Hamam gününde gelin
    önceden belirlediği kız arkadaslarından olusan sağdıçları ve yakın akrabaları
    ile evde toplanır. Hep birlikte damat tarafından kadınlar gelene kadar
    eğlenirler. Erkek tarafı davet sofraları kalktıktan yemek olayı sona erdikten
    sonra kız evine gelir, gelin, sağdıçları ve yakın akrabalar ile hep birlikte
    hamama giderler. Hamamın içinde eğlence salonunda toplanırlar. Burada
    önce oynayıp eğlenirler, sonra da gelin, kayın validesinin getirdiği özel hamam
    kıyafetini giyer, basına “pullu” örterler. Sağdıçların her birinin eline mumlar
    verilir. Gelin önde, sağdıçlar arkada eğlence salonuna gelirler, gelinin kayın
    validesi gelinin yüzünü açar sonra gelin ve sağdıçlar bütün misafirlerin ellerini
    öperler. Sonra sağdıçlar ve gelinin kayınvalidesi hamama girer. Hamamda
    sağdıçlar gelini, gelinin kayın validesini yıkar. Sonra sarkılar türküler
    söyleyerek hamamdan ayrılırlar.
    (AFYONKARAHİSAR- ÇAY İLÇESİ Y.L. TEZİ-Cemile Kocapınar)
    GÖNDEREN: MERYEM ÜÇÜNCÜ

    meryem - 03 Aralık 2014 at 19:24 - Cevapla

    Cümbüs
    Ağız tadı yapıldıktan sonra o aksam kız evinde “Cümbüs” adı verilen eğlence düzenlenir. Cümbüse isteyen herkes gelir. Herkes müzik esliğinde oynayarak eğlenir. Cümbüsün en eğlenceli yanı, o aksam orta oyunu benzeri bir oyunun sergilenmesidir. Birkaç kadın erkek kılığına girer, kadınlara laf atar. Bazen bu manilerle atısma
    seklinde olur. Bu erkek kılığındaki kadınlar seyirciler arasında kadılarla
    doğaçlama olarak dalga geçerler.
    Genellikle bu erkeklerden biri sonunda bir kadını kandırır. Đkisi kalkıp
    oynamaya baslarlar o sırada kucağında yastıktan bir bebekle baska bir kadın
    çıkagelir. Bu kadın da özel olarak giydirilmis, sisman, çirkince bir kadın kılığına
    sokulmustur. Sözde güzelliği ile övüne övüne maniler söyler, kendini över.
    Herkes kadının söyledikleri ile eğlenir. Sonra elindeki yastığı “Bu çocuk senin.”
    deyip adama fırlatır, karsılıklı yastığı birbirlerine izleyenlere atarlar. Adamın
    yeni kandırdığı kadınla kavga eder ve en sonunda iki kadın da suçlu olarak
    adamı görürler ver erkek kılığındaki kadını döverler.
    Karsılıklı çekismeler, atısmalarla bir tür orta oyunu oynayarak herkesi
    eğlendirirler. Buna benzer oyunlarla geç saatlere kadar süren cümbüs son
    bulur. Cümbüste söylenen manilerden bazıları sunlardır:
    Su gelen kimin kızı
    Yanakları kırmızı
    Yanağında üç ben var
    Sandım sabah yıldızı

    Maniye maraz derler
    Güzele kiraz derler
    Senin gibi oğlana
    Küllükte horoz derler

    Mercimeğin irisi
    Hani bunun gerisi
    Sevdiğime gül vermis
    Suursuzun birisi

    İstanbul pabuçları
    Sivri sivri uçları
    Sever sever aldatır
    Su Çay’ın hovardası

    Bahçelerde madünüz
    Tutam tutam yoldunuz
    Yesil Çay’ın kızları
    Yeni moda oldunuz

    Kız Gezmesi
    Cümbüsün sabahı gelin kız sağdıçlarını da alarak kız toplamaya çıkar
    “Kız Gezmesi” dediğimiz bu eğlenceye bekâr kızlar ve yeni gelinler katılır. Kız
    gezmesinde herkes salvar ve bluzdan olusan üzeri incilerle islenmis kadife
    takımları giyer. Boyunlarına oyalı yazma, baslarına da atkı adı verilen örtüyü
    takarlar. Bu eğlencede herkesin yöresel kıyafet giymesi neredeyse bir
    zorunluluktur. Sabahtan kız toplamaya çıkan gelin ve sağdıçlar, tek tek bütün
    arkadaslarının tanıdıklarının kapılarını çalarak “Giyin de düğüne gel.” derler.
    Çağrılan her kız öğleye doğru gelin kızın evinde olur. Burada herkes
    toplanana kadar oynayıp eğlenirler. Herkes toplandıktan sonra hep birlikte
    türbeye gider. Gelin ve sağdıçları ellerinde mumlarla türbeye girerler ve
    ardından su ilahiyi söyleyerek türbenin etrafında dolasırlar:

    Ayak ucunda servi ağacı
    Basındadır altın tacı
    Ona varan olur hacı

    Öğelim hu imanımız Allah
    Sevelim can Muhammed

    Sağ yanında oğlu yatar
    Sol yanında kızı yatar
    Kendi nura batmıs yatar

    Öğelim hu imanımız Allah
    Sevelim can Muhammed

    Kâbe’nin dört yanı dağlar
    Arasında sular çağlar
    Fadime Anamız durmus ağlar

    Öğelim hu imanımız Allah
    Sevelim can Muhammed

    Sonra gelin ve sağdıcı iki rekat namaz kılar. Gelin “Orada yatan zatın
    hürmetine Allah’tan dualarını kabul etmesini yeni evinde mutlu huzurlu bir
    ömür vermesini” diledikten sonra türbeden ayrılırlar. Hep birlikte doğru oğlan
    evine yaprak sarması yemeye giderler. Oğlan evinde tabaklar içinde yaprak
    sarmaları kızlara uzatılır. Bu sarmaların özelliği vardır. Yörede bu sarmalardan
    “İlk yaprağı yiyenin nisanlısı güzel, son yaprağı yiyenin nisanlısı zengin olur.”
    diye bir inanıs vardır. Kızlar bu yüzden sarmaları kapısıp birbirleri ile eğlenirler.
    Bu yapraklar sarılırken evlenecek oğulları olan kadınlar içlerine renkli
    boncuklar saklarlar. Yerken kimin ağzına boncuk takılırsa o kıza “Sen benim
    oğluma nasiplendin.” derler. Aslında tüm bunlar sadece eğlence için yapılır.
    Oğlan evine yaprak sarması yiyen kızlar sonra tekrar kız evine gelirler.
    Burada sıra yemeği ile bir güzel karınlarını doyururlar. O sırada çalgıcılar gelir,
    kızlar halaylar çekip eğlenirler.

    (AFYONKARAHİSAR- ÇAY İLÇESİ Y.L. TEZİ-Cemile Kocapınar)
    GÖNDEREN: MERYEM ÜÇÜNCÜ

    kbdzaltuntas - 04 Aralık 2014 at 17:47 - Cevapla

    -ŞEYHLER BELDESİ-HİSARCIK-KÜTAHYA
    Düğün başlamadan birkaç gün önce geline, gelinin anne ve babasına, yengeye
    kıyafetler alınır. Buna “ pırtı bozmak” denir.Düğün evine ipe gerilmiş bir bayrak asılır.Kız ve oğlan tarafı gelecek olan misafirlerine ikram etmek için tarhana, pilav,
    helva, ebem tursusu.. gibi yiyecekler pişirir.
    Düğün yemeği pişiren asçı yemeğin piştiği ateşe bir parça et atar. Bunu
    yapmasındaki amaç düğünde çiğlik olmasın, çiğ söz söylenmesindir.
    Düğün zamanı yöredeki bir kişinin ölümü düğünü durdurmaz. Ama düğün
    çalgısız olur. Düğünün bu durumda sonlandırılmayıp, olur şekilde hâlâ devam etmesine
    yörede “Ölüm ve düğün sofuluğu bozar, ikisi bir gider. ” denilmektedir.
    Düğünlerde is bölümü yapılıp çeşitli islerden sorumlu tutulan kişiler vardır.
    Onların varlığı düğündeki islerin kusursuz akısını sağlar. Onlar; sağdıç, dünürsü,
    seğmenlerdir.
    Damadın en yakın arkadaşı veya yakını damadın sağdıcı olur. Sağdıç olarak
    seçilen kişinin herkes tarafından sevilen, saygı duyulan kişi olması onun yapacağı isleri
    de kolaylaştırır. Asıl sağdıç evli olmalıdır. Damada ve damadın sağdıcının omzuna
    oğlan evinin aldığı kırmızı pullu bez atılır. Damadın bekâr sağdıcı da vardır.
    Sağdıçlardan her biri farklı islerden sorumludur. Sağdıç düğünü çekip çevirir. Damada
    kına yakar.
    Sağdıcın karısı geline kına yakar. Gelinin çeyizinin serilmesine yardım eder.
    Gelinin eksiklerini gelinin kaynanasına iletir. Kına gecesine kadar çeyizin altında
    esiyle birlikte yatar.
    Gelinin arkadaşı veya sağdıcın karısı dünürsü olur. Dünürsünün basına al,
    yesil örtüler, çiçekler, boncuklar takınır. Üç beşli giyer. Dünürsünün yüzleri
    görünmeyecek şekilde örtülür.Dünürsü iki kişi de olabilir. Gelin baba
    evinden alınıp oğlan evine giderken damadı temsilen ona eslik eder.
    Yakın zamana kadar gelinin yanına damat binmezmiş. Düğünlerde seğmenlerin varlığı önemlidir. Seğmenler yakın zamana kadar
    varlığını korur iken bugün bu uygulama yaşatılmamaktadır. Düğün hazırlıklarında
    oğlan ve kız evinde yapılacak olan islerde yardım ederlerdi. Odun kırarlar, evdeki
    onarılacak yerleri onarırlar, çeşmeden su taşırlardı. Seğmenlerin düğün evi için
    kestikleri odunları getirmesi çalgı esliğinde olurdu. Seğmenlerden biri önde bayrak
    taşırdı. Gelini baba evinden alıp oğlan evine götürürken atla veya yürüyerek
    konvoya katılırlardı.
    (KÜTAHYA- ŞEYHLER BELDESİ
    (Yüksek Lisans Tezi)
    Zeynep ÇANLI
    GÖNDEREN:EMEL ALTUNTAŞ)



Cevap Gönderme Formu