Evliyayı gerçekte veya rüyasında gören var mı? Nasıl görmüşlerdir? Anlattıklarını yazınız.

1 Cevap

    hayriye korkmaz - 13 Eylül 2014 at 19:24 - Cevapla

    bu konuyla ilgili bir hikaye:
    MEMORAT
    Muzaffer Amca 57 yaşındayken vefat etmiş. Son yedi yılını ise hasta olarak geçirmiş. Cinlerin ona musallat olduğunu düşünen karısı, kocasını da alıp psikologlara, hocalara gitmişler fakat bir sonuç alamamışlar. Gittikleri doktorlardan biri Muzaffer Amca’yı hocaya götürmelerinin faydalı olabileceğini tavsiye etmiş. Bunun üzerine evin tek oğlu olan Uğur Ağabey Samsun
    Terme’den kendi arabasıyla gidip bir hoca bulmuş. Hocayı eve getirmişler. Hoca eve geldiğinde salona geçip Muzaffer Amca’yı daire içine almış. Birkaç dua okuduktan sonra Hoca “bu amcayı üç harfliler hapsetmiş. Ben amcayı iyi ederim amma salayla Cuma ezanı arasında bir tekkeye gitmek lazım.” demiş. Hoca, amcaya musallat olan bu üç harflileri orada çözeceğini ve babalarının yakasını bırakacaklarını söylemiş. Daha sonra Hoca Muzaffer Amca’nın kızına “baban üç harflilerle evlenmiş, üç tanede çağsı (çocuğu) olmuş” demiş. Kızı
    Ayşe de “biz babamın yanına oturduğumuzda babam bize bağırarak ezdin yavrumu ezdin kalk oradan” derdi. Baba neyi ezdik diye sorduğumuzda “çağlarımı ezdiniz, aha bak oradalar görmüyor musun?” derdi şeklinde bu durumla alakalı yaşadıklarını anlatmış. Muzaffer Amca’nın karısı Nurhan Teyze’de yaşadıklarını Hoca’ya şöyle anlatmış; ben Kuran-ı Kerim’i elime alıp okuduğumda katil deyip Kuran’a vururdu o anda Kuran tarkıdak elimden düşerdi. Muzaffer yattığında battaniyeyi örterken sen benim çağlarımı (çocuklarımı) örttün, diye evin içinde geçip giderdi. Ben onun bu halini böyle devamlı çektim” demiş. Hoca, Uğur Ağabey ve Muzaffer Amca köyün eteğine yerleştiği tepede bulunan Bakırbaş türbesine gitmişler. Fakat çok geçmeden geri dönmüşler. Hoca burada yatan evliyanın kadın olduğunu ve kadından da evliya olamayacağını söylemiş. Bu sırada Nurhan Teyze’de Hoca fakir olduğu için giderken yanına azık olsun diye yağlı yapıyormuş. Evin yeğeni olan Gökalp, Nurhan Teyze’ye “Hocanın bir şey bildiği yok bir de ona öteberi mi hazırlıyorsunuz? bırakın taş yesin” demiş. Gökalp bunu söylerken evin dışında bulunan ocaklığın orada, Nurhan Teyze ve kızı Ayşe ile birlikteymiş. Evde olan Hoca, Gökalp’ın söylediklerini bildiğini ve kendisine sövdüğünü söylemiş. Bu olay üzerine üç harflilerin her şeyi duyduğunu ve gidip hocaya anlattıklarını düşünmüşler. (Bu hikâyeyi bana anlattıkları zaman da üç harflilerin şimdi bizi
    dinlediğini ve hocaya gidip haber vereceklerini söylediler.) Hoca, Uğur Ağabey’e “bana sövdünüz, hiçbir şeyi bana layık görmüyorsunuz beni geri götür” demiş. Nurhan Teyze yalan yanlış hocanın azığını koymuş ve Hoca’yı köyüne götürmüşler. Hoca, Uğur Ağabey’e haftaya Cuma günü onu gelip almasını ve ücretinin de 600 milyon olduğunu söylemiş. Uğur Ağabey parasını verdikten sonra eve gelmiş. Bir hafta sonra Hoca’yı gidip almışlar ve Merzifon’da ki
    Piri Baba türbesine gitmişler. Hoca Muzaffer Amca’yı iple kendine bağlamış ve türbenin etrafında dolanıp dua etmiş. Fakat Hoca’nın yaptıkları fayda etmemiş ve o zamanlar Uğur Ağabey’den 1.500 milyara yakın para almış. Bir başka gün kızı Ayşe babasını bahçede tırnaklarını keserken Merzifon’dan bir beyin
    cerrahının köye geldiğini duymuş. Bunun üzerine babasını doktora götürmeye karar vermiş. Ayşe giyinmek için ayağa kalkarken babası ona sarılıp omzuna yaslanmış ve ağlamaya başlamış. Daha sonra kızına “ana” diye seslenmiş ve “benim zeki bir halam vardı. Bana devamlı piç derdi” demiş. Ayşe kim öyle diyordu sana diye sormuş. Muzaffer Amca’da “babamın baldızıydı” demiş. “Babamda bunu duyunca keserin düdüsünü(sapı) aldı onu kovaladı” demiş. Sonra Muzaffer Amca, kızına bakıp “yavrum bana eskiden hep piç derlerdi”
    demiş. Yine bir gün Muzaffer Amca için Yassıçal Köyü’nde bulunan Erkonak türbesine gitmişler. Burası Amasya’nın dağlarında bir alevi köyüymüş. Giderken yanlarını kestikleri horozu da almışlar. Türbeye gittiklerinde Ayşe, tabuta yaslanmış ve Kuran Kerim okumuş. Namazlarını kılmışlar ve saat üçte eve geri dönmüşler. Uğur Ağabey eve bir hoca daha getirmiş. Hoca Muzaffer Amca’ya boydan duş alması gerek demiş. Bunun üzerine Ayşe, babasını yıkamış. Daha sonra salona geçip Ayşe, ablası ve babası oturup beklemişler. Hoca üç harflilerin hocasıymış ve oda da sadece Muzaffer Amca’nın çocuklarının olmasını, karısının odadan çıkmasını söylemiş. Babasının yanından Ayşe’yi kaldırıp yerine de kendi oturmuş. Hoca, bir leğen suyun içine üç tane kâğıt yazıp atmış. Bir kâğıda yazıp kulağına sokmuş, diğer kâğıda yazıp mermer masanın üstünde bulunan leğenin altına koymuş. Daha sonra sudan cılk cılk diye ses gelmeye başlamış. Aynı çekirgenin çıkardığı sese benziyormuş. Hepsi sesi duymuş ve Hoca’nın gözünü gözlüyorlarmış. Çıkan sese inanamadıkları için birbirlerine bakıp sesi kendilerinden biri mi çıkarıyor diye kontrol
    ediyorlarmış. Hoca bir süre sonra Nurhan Teyze’yi odaya çağırmış ve ona birkaç soru sormuş. Uğur ağabey’e suyun içindeki kâğıtları almasını söylemiş fakat korktuğu için alamayacağını söylemiş. Ayşe de “ben alabilirim” deyip kâğıtları almış ve yazılı olanları okumuş. Muzaffer Amca’nın böyle olmasının sebebi okutulmasıymış. Hoca bu işi yapanın öldüğünü ve üzerinden yedi yıl geçtiğini söylemiş. O ölen adamın okuduğu suyu eşiğe serptiğini Muzaffer Amca’nın da üstünden geçtiğini ve daha da şifasının olmayacağını söylemiş. Hoca, o ölen adamın kim olduğunu bildiğini ve isterlerse söyleyebileceğini
    söylemiş. Ayşe de” babamı kaybettik bir de kardeşimizi kaybetmeyelim, bunu yapan kimse Allah’ından bulsun” demiş. Bunu yapanın kim olduğunu evdeki kimse merak etmemiş ve düşman olmayalım deyip araştırmamışlar. Hoca gittikten sonra Ayşegül’ün içi hiç rahat değilmiş. Bu işi yapanın yengesi olduğunu yapsa yapsa onun yapabileceğini düşünmüş. Ogece rüyasında eve giderken çökeklerin içine batıp çıktığını bir türlü ilerleyemediğini görmüş.
    Bu rüyayı da yengesinin günahını aldığı için gördüğünü düşünmüş. Bir yıl sonra da Evliya Çelebi’nin türbesine Uğur Ağabey’inin lacivert renosuna binip
    gitmişler. Orada karşılarına çıkan aksakallı bir dede, türbenin içinde duvara çakılı olan iki zincire Muzaffer Amca’nın kollarını yemeniyle açılmayacak bir şekilde bağlamalarını söylemiş. Eğer o zincirlerden kurtulup gelirse düzelir gelmezse iyi olmaz demiş. Kızı Ayşe babasını kollarından açamayacağı şekilde bağlamış ve türbeden çıkmış. Dışarıda bulunan bir banka oturmuş. Tam Kuran’ı açıp Yasin suresini okuyacakken babası gelmiş ve omzuna dokunup “anne” demiş. O gelince sevinmişler ve düzeleceği için umutlanmışlar. Aksakallı
    dede Muzaffer Amca’nın türbede uyuması gerektiğini de söylemiş. Bunun üzerine orada yatmışlar fakat Muzaffer Amca hiç uyumamış. Ayrıca Dede türbeden arkalarını dönerek, evliyaya sırtlarını çevirip çıkmamalarını da söylemiş. Onlarda nasıl yapalım diye sorunca ben size göstereyim öyle çıkın demiş ve tarif etmiş. Bir süre sonra türbeye eskinin kıyafetlerini giymiş başında yeşil sarığı üstünde cübbesi olan beyaz sakalları göğsüne kadar uzanan bir başka dede gelmiş. O sırada Nurhan Teyze ve oğlu da ikindi namazını kılıyorlarmış. Bu dede onlarla biraz sohbet etmiş. Dedenin yanında iki kadın ve iki erkekte varmış. Namazı kılmışlar, ayağa kalkmışlar. Sonra dede, Ayşe’nin yanına gelip ona sarılmış ve “yavrum sana elliyorum, dokunuyorum ama sen benim yavrumsun beni yanlış anlama, senin baban iyi olacak bende sana geleceğim. Fakat yanına, amma deli amma dolu amma zengin amma fakir bir şekilde geleceğim” demiş. Daha sonra madem buraya kadar geldiniz burada yatan evliyanın Çorum’un çıkışında oğluyla hanımının da türbeleri var,
    onları da ziyaret edin” demiş. “Benim zamanım geç kaldı yoksa ben babanı iyi ederdim” demiş. İkindi ile akşam ezanı arası evliyalar geri çekilirmiş bu yüzden dede babasını iyi edemeyeceğini söylemiş. İlahiler söyleyip Allah tarafından bir şeyler demiş ve gitmiş. İmkânları olmadığı için o türbelere gidememişler. Dede giderken “size buradan su verecekler onu babanıza içirin öyle gidin” demiş. Muzaffer Amca verdikleri suyu içmemiş. Gitmek için dışarı çıktıklarında Ayşe, ağabeyine dedeyi görüp görmediğini sormuş. Uğur Ağabey ise kimseyi görmediğini ve sabahtan beri onları oturduğu bankta beklediğini söylemiş. Bu olaydan on beş gün sonra da Muzaffer Amca vefat etmiş.



Cevap Gönderme Formu