Köyünüzde türbe, evliya, saygı duyulan mezarlar, mekanlar var mı? Buralar ile ilgili dinî, olağanüstü hangi hikayeler anlatılmaktadır?

1 Cevap

    kbdzaltuntas - 03 Aralık 2014 at 22:31 - Cevapla

    -ŞEYHLER BELDESİ-HİSARCIK-KÜTAHYA
    Yörede türbelerde yatan velilerin hayat hikayesi kesin bilinmemekle birlikte
    bazılarının adı dahi meçhuldür.Bunların adları; Er yatağı türbesi, Türbala, Arap Dede
    Türbesi, Allı Dede’dir.
    Efsane Metni 1
    Arap Dede yetmiş bin horasan pirlerindenmis. Bunların hepsi de askermiş.
    Horasan’a şehit olarak konmuşlar. Ahmet Yesevi birgün onların kellelerini eline alıp
    uzağa atmış. “Hadi herkes kendi kellesini neredeyse bulsun, oraya yerleşsin.” demiş.
    Arap Dede kellesini Şeyhler Beldesi’nde bulmuş. Buraya yerleşmiş.
    Efsane Metni 2
    Taptuk Emre pirlerin yanmış asasını eline alarak uzağa fırlatmış. Pirler,
    dedeler de asalarının yanmış parçalarını takip ederek asalarını buldukları yere
    yerleşmişler. Şeyhler Beldesi’ndeki türbelerde yatan pirlerin, dedelerin buraya gelişi
    buna dayanır.
    Efsane Metni 3
    Işık Ali Sultan yetmiş bin Horasan erenlerindenmiş. Orada onların pirleri bu
    yetmiş bin ereni okutmuş, eğitmis. Horasan’da yetmiş bin Horasan erenlerinin pirleri
    birgün herkesin çomağını, okunu kimsenin göremediği kadar uzağa atmış. Ardından
    talebelerine “Gidin çomağınızı, okunuzu bulun.” demiş. Işık Ali Sultan da okunu bu
    köyde bulmus, buraya yerleşmiş.
    Efsane Metni 4
    Şeyh Çakır helâk oluyo, herkes ölüyo. Haksız Hasan ve Hüseyin besikte canlı
    kalıyor. Hamamköylü avcılar Seyh Çakır’a gidelim yasayan var mı kurtaralım diye
    düşünüp Seyh Çakır’a geliyor. Avcılar Haksız Hasan ve Hüseyin’i besikte bulup kendi
    köylerine götürüyor. Beşikteki iki çocuk büyüyor. Bu iki çocuk oyun oynarken iki kez
    kayboluyor. Köylü iki seferde de çocukları köyün dışında buluyo. Çocuklar üçüncü kez
    kaybolduklarında artık yaslanan avcı onları Balım Hasan’ın türbesinde buluyor. Haksız
    Hasan ve Hüseyin, avcı dedelerini görünce “Dede hoş geldin.” diyolar. Dedeleri hemen
    “Siz buraya niye geldiniz? Açsınızdır, bunca gün ne yediniz?” diye soruyor. “Biz ekmek
    yedik.” diyolar. Dede şaşkınlıkla “Ekmeği nerden aldınız?” diye soruyor. Çocuklar
    Balım Hasan’da bulunan tasa ellerini sokuyolar. Tasın içinden sıcak bir ekmek alıp
    dedelerine veriyolar. Dede de “Tastan ekmek çıkarıyorsanız sizin yeriniz bura. Siz
    buraya aitsiniz.” deyip onları Şeyhler Beldesi’nde bırakıp gidiyor. Bugün bile bu
    kayanın varlığını koruduğuna inanılmaktadır. Balım Hasan Türbesi denilen yerdeki içi
    oyuk tasın, içinden ekmek çıkan tas olduğu düşünülüyor.
    Efsane Metni 5
    Çanakkale Savaşları sırasında köyden bir yaslı kadının Emet’te mahkemesi
    varmış. Mahkeme geç bitmiş, kadın bir basına köyüne dönüyor. Yaslı teyze Karacatepe
    denilen yerde birçok atlı, asker, çadır görüyor. Orada bulunan askerlerden biri “Teyze
    nereden geliyorsun?” deyip teyzeyi durduruyor. Teyze “Köyüm Işıklar, Emet’ten
    mahkemeden geliyorum.” diyor. Asker komutanına “Yolcumuz var.” diyerek haber
    veriyor. Komutan teyzeyi oturtup, askere teyze için kahve yapmasını söylüyor. Tepede
    üç komutan oturuyor. Bunlar Haksız Hasan Dede, Hüseyin Dede ve Erdal Dede imiş
    ama bunu teyze anlamıyor. Başkomutan Hüseyin Dede imis. Hüseyin Dede Erdal
    Dede’ye “Cephede ne yaşanıyor git de bir bak.” diyor. Erdal Dede o anda cepheye gidip
    geliyor. “Savaşa ilk ırz düşmanları gidiyor.” diyor. Hüseyin Dede simdi de Haksız
    Hasan’ı gönderiyor. Haksız Hasan Dede cepheye gidip geliyor. “Hak hukuk yiyenler
    cepheye ölmeye gidiyor.” diyor. Biraz zaman geçince bu kez Hüseyin Dede kendi
    cepheye gidip geliyor. “Hadi arkadaşlar, kalkın sıra bizde. Erenlerde, evliyalarda sıra.”
    deyince o anda bir düdük çalıyor. Dağ, tas hep atlı asker oluyor, merhaleler yanıyor.
    Hepsi Çanakkale’ye doğru gidiyor. Kadın sabaha karsı köye geliyor. Gördüklerini
    köylüye anlatıyor. Köyde Ali Molla denilen zatı meydana çağırıyorlar, kadın ona da
    gördüklerini anlatıyor. Ali Molla yaslı teyzeye “Bunları neden anlattın, anlatmak
    zorunda değildin? Anlatmayacaktın ki sen de onlardan olacaktın” diyor. Kadın aslında
    anlatmak istemediğini ama anlatmadan da duramadığını belirtip yatmak için izin istiyor.
    Kadın yatıyor ama sabaha kalkamıyor(KK22).
    Efsane Metni 6103
    Köyde su yoğmuş. Köyde sığır çobanı Haksız Hasan Dede sığırları güderken
    inekler susuzluktan durmadan meleşirmiş. Haksız Hasan Dede Ilıca denilen yere
    geldiğinde uyuyup kalmış. Ayağını biri dürtmüş. Uyanmış, bakınmış ama etrafta
    kimseyi görememiş. Ordan kalkmış başka yere yatmış. Gene aynısı olmuş. Ordan kalkıp
    başka yere gidip uyumuş. Ertesi gün gene Ilıca’ya varmış, yine aynı şeyler olmuş.
    Duramamış topuğunu toprağa vurmuş. Topuğunun dibinden su çıkmış. Haksız Hasan
    Dede çomağıyla yede yede suyu Ilıca’dan köye yatırların yanına getirmiş(KK3).
    Efsane Metni 7
    Haksız Hasan Dede köyde çobanlık yapıyormuş. Köyde susuzluk
    yaşanıyormuş. Haksız Hasan Dede’nin hayvanları susuz kalmış. Dede köylü ve
    hayvanları susuz kaldığı için çok üzülüyormuş. Birgün hayvan otlatırken Ilıca denilen
    yere gelmiş. Orada uyuyakalmış. Rüyasına beyaz sakallı, elinde bastonu olan bir zat“köyün susuz kalmasına üzülüyorsun da çomağını neden toprağa vurmuyorsun?” demiş.
    Bunun ardından Haksız Hasan uyanmış ve çomağını yere vurmuş. Çomağını vurduğu
    yerden su çıkmış. Çomağını sürüdükçe su da akıp geliyormuş. Haksız Hasan çomağını
    sürüye sürüye suyu köye kadar getirmiş. Köyün içme ve şebeke suyunun oluşumu bu
    şekilde anlatılmaktadır Efsane Metni 8
    Haksız Hasan Dede ve Hüseyin Dede haksız haksız sığır güdüyomuslar. Yani
    kimseden hak istemezmiş. Onlar köyde su olmadığı için köylünün ve hayvanların
    durumuna bunalmışlar. Birgün Ilıca’da hayvanlar garip garip davranmaya başlamış.
    Hüseyin Dede de orada uyuyakalmış. Haksız Hasan “Ya Resul Allah bu sığırlar burada
    susuz ne uğrasıyo?” diyerek el açıp dua etmiş. Allah’a çok duyguluymuş, çok
    yalvarmış. Cenabı Haktan o sırada bir seda gelmiş. “Hasan kalk, Hüseyin’i dürt. Surdan
    su çıkacak çomağınızla alın da gidin.” demiş. Haksız Hasan Hüseyin’i uyandırmış.
    Topraktan su çıkmaya başlamış. Bu suyu iki kardeş ölesmisler. Hüseyin Dede suyu
    çomağıyla aşağı götürmüs. -Bahsedilen yer bugün Hüseyin Dede türbesinin bulunduğu
    mevkidir.- Haksız Hasan Dede de suyu köyün içine kadar getirmiş sonra çomağıyla
    beraber yığılmış kalmış. Oraya defnolmuş(KK3).
    Efsane Metni 9
    Hasan ile Hüseyin yetimmiş. Köyün sığırını güdüvermeye durmuşlar. Sığırlara
    bakmalarından dolayı köylüden hak, para almazlarmış. Bunun yerine köylü ekmek
    veriyomus. Onlarda bu şekilde sığırı güdüyomus. Onlar yetişmiş, ermiş imammışlar
    ama kimse bilmiyomus. Yöredekiler bu anlatıdan hareketle Hasan’a Haksız Hasan Dede
    demişler. Haksız Hasan Dede türbesi yörede bugün birçok uygulamaya merkezlik
    etmektedir(KK17, KK14).
    Efsane Metni 10
    Hasan adında yetim bir çocuk varmış. Zengin biri Hasan’ı sığırı için çoban
    tutmuş ama Hasan isini güzel yapmasına rağmen hakkını vermemiş. Zengin adam
    Hasan’ın hakkını vermeyince ölmüş. Bu yüzden, bu çocuğun adına Haksız Hasan
    demişler(KK11). Efsane Metni 11
    Yörede Eski Mahalle adı verilen mevkide köy kahvesinin karsısında bulunan
    kaba ağaca ilk zamandan beri kimse dokunamazdı. Köyde yeni gelin olan kıza bal ile
    yağ verilir, bunu Haksız Hasan dedelerin suyuna akıtması istenirdi. Birgün yeni gelin
    olan bir kıza kaynanasıgil yağ ve bal vermişler. Bunu Haksız Hasan’ın suyuna
    akıtmasını istemişler. Gelin basına alını takınıp, yağı ve balı alıp evden çıkmış. Haksız
    Hasan’a giderken kaba ağacın yanından geçiyormuş. Kaba ağacın altında beyazlar
    giymiş bir adam namaz kılıyormuş. O namaz kılan adam da Haksız Hasan dedelerden
    biriymiş. Koca kaba ağaç da bu adamla birlikte namaz kılıp, secdeye varıyormuş. Kavak
    secdeye vardığında gelin basındaki alı çıkarıp kavağın tepesine bağlayıvermiş. Eve
    gelince bunu kimselere anlatmamış. Kimse de bunu görmemiş. Köylü sabah kalmış
    bakmış ki kavak er boyunda duruyo, kavağın basında da al örtü duruyo. Bu örtüyü nasıl
    oldu da oraya asabildiler diye, o geline sormuşlar, bu geline sormuşlar. Kimse çıkıp o al
    benim dememiş. Hepsi bizim alımız duruyo demiş. Bu gelini ise kayınbabası ile
    kaynanası “Sen alını düşmanımıza verdin.” diyerek sıkıştırırmışlar. Geline de
    küsmüşler. Birgen gelin buna dayanamamış. Kaynanasına “Koca kaba ağaç namaz
    kılıyodu, secdeye vardığında ben de basımdaki alı çıkarıp ona bağladım. Kaba ağaçtaki
    al benim.” demiş. Gelin sırrını anlatınca ertesi gün ölüvermiş(KK3).
    Efsane Metni 12104
    Er yatağında bir adamın bir geyiği varmış. Adam her gün çifte tek öküzle
    gidiyormuş. Çiftte diğer öküzün yerine de geyiği koşuyormuş. Geyik aksama kadar çifti
    sürüyormuş sonra adam geyiği çözüyormuş. Geyik, ertesi güne kadar er yatağında
    dinleniyomus. Adamın karısı kötüymüş, tek öküzle bu adam nasıl çift sürüyo, diye
    düşünmüş. Kocasını takip etmiş, kocasının geyiği çifte sürdüğünü görmüş. Adamın
    karısı “İlle ben bu geyiğin kellesini kesip kaburgasından yicem.” demiş. Adam “Ben
    sana geyiği kesemem.” dese de karısına söz geçirememiş. Geyiği kesip yemişler. Er
    yatağındakilerden onlara beddua okunmuş. Hacular böyle fakir olmuşlar(KK15). Efsane Metni 13
    Hacıoğulları’nın Saban Deresi’nde tarlası varmış. Orası da Er yatağıymış.
    Harbe katılan bir geyik varmış. Harpte bir kaburgasını kırmış. Onu da Hacıoğulları
    ardıçla sarıp iyileştirmiş. Harpten sonra da geyiği tarla sürerken çifte koşmaya başlamış.
    Adamın karısı “İlle sen tarlayı neyle sürüyosan bana söylücen.” demiş. Adam karıyı iki
    üç oyalamış. Ama karının hakkından gelememiş. Karısı adam gidince adamın ardına
    düşmüş. Er yatağına varmış ki adamın çifte sürdüğü geyiği görmüş. Kadın bu kez de
    “İlle bu geyiği kesecen.” demiş. Geyiği kesmişler, pişirmişler, yemişler. Geyik
    kesilirken “Beni kestin, sizin de biriniz iki olmasın.” demiş. Bu yüzden onların hep
    çocukları tek olur. Tek oğulları hiç çift olmaz(KK11).
    Efsane Metni 14
    Emet’te komutanlardan biri iki jandarmaya gidin Seyhler’deki türbeleri yıkın
    diye emir veriyor. Jandarmalar Haksız Hasan Dede’nin olduğu yere geç vakit geliyolar.
    Geç oldu diye de Haksız Hasan Dede’nin türbesi yanındaki bos odaya yatak yapıyorlar.
    Gece jandarmalardan birini rüyasında korkutuyorlar. Uyanıp arkadaşına “Burayı
    yıkmayalım.” diyor. Ama arkadaşı korkusundan ölmüş uyanamıyor. Ne olduysa? Đosan
    mı vurdu, Allah mı vurdu bilmiyoz(KK17).
    Efsane Metni 15
    Köye yağmur, tolu geliyormus. Köyü sel basacakmış. Köyde gazilerden birisi
    yatırlara seslenip eliyle türbeleri adeta dürterek “Ne yatıyorsunuz? Batıyoruz.” demiş. O
    anda dolu yağmur köye gelmeden gitmiş(KK19).
    Efsane Metni 16
    Bir gün bir çoban çınar ağacının (koca kaba ağaç) secdeye kapanıp namaz
    kıldığını görmüş. Ağaç namaz kılıyor diye bağırınca o gün çoban hastalanmış ve ölmüş.
    Başka bir sözlü kaynağa göre; koca kavak ağacının namaz kıldığı gören
    köydeki çobanın karısıdır. Çobanın karısı kavak ağacının namaz kıldığını görünce
    telaşla havyalara “Heyyoo!” diye bağırıyor. Kadın bağırdığından köye gelince birden
    hastalanıp ölüyorEfsane Metni 17
    Haksız Hasan Boz dağ’da çobanlık yapmış. Seyhler’de yasayanlar kudümlerle
    onun yanına gidip kendi köylerine gelmesini istemiş. Hasan Dede Seyhler’e dönmeye
    razı olmuş. Dönerken Bozdağlılar Hasan Dede’nin hakkını vermemişler. O da bu durum
    karsısında “Bana hak hukuk lazım değil. Beni seven arkamdan gelir.” demiş. Onun
    güttüğü ne kadar dana, koyun, sığır varsa onunla beraber gelmiş. Bozdağlılar
    hayvanlarına durmaları için söz geçirememiş. Sonra Hasan Dede’nin erdiğini
    anlamışlar, yaptıklarına pişman olmuşlar. “Biz senin erdiğini nerden bilelim? Bizi
    affet.” demişler(KK16).
    Efsane Metni 18
    Haksız Hasan Dede ve Hüseyin Dede Seyhler’de çobanlık yaparken
    seyhüslam zamanında kudümleri çalgıları toplayıp Manisa’da bir depoya koyuyorlar.
    Haksız Hasan Dede ve Hüseyin Dede’nin de kudümlerini alıp Manisa’ya götürüyorlar.
    Haksız Hasan Dede akıl bağli olunca kudümlerini bulmaya Manisa’ya kadar gidiyor.
    Manisa’da depo görevlilerine “Benim kudümlerimi verin.” diyor. Görevliler “Senin
    çalgıların bu depoda toz dumanın içindedir, sen hangisinin senin olduğunu nerden
    bileceksin?” diyolar. O da “Benim kudümlerim zikrediyodur. Onlar beni tanır.” diyor.
    Depoyu açıyorlar. Kudümler oldukları yerden ses vermeye başlıyor. Ses veren
    kudümleri alıp Haksız Hasan’a veriyolar. Seyhler’e dönerken kudümler yol boyunca
    çalıyor. Kudümler çalarken de dağdan tastan hayvanlar, kudümün sesini duyanlar
    Haksız Hasan Dede’nin ardına düşüyor. Dede bu hayvanları ihtiyaç olan yerlere kurban
    ede ede geliyor(KK2, KK4).
    Efsane Metni 19
    Köy kahvesinin orda kaba ağaç var. Önceleri bu ağacın bütün dalları bütün
    yere değiyomus. Kimse ellemez kaba ağaca. Köyde iki erkek kardeşten biri çobanlık
    yapıyomus. Birgün çoban olan kardeş hayvan güdüyomus. Cumanın vakti hayvanlarını
    kaba ağacın orda eğlemiş. Hayvanlar ağacın dallarını yedikçe ağaç çatır çatır etmeye
    başlamış. Çoban basını kaldırıp bakmış ki basında bir ağrı başlamış. O gün ağaca dil
    verilmiş “Ali belimi kırdın.” demiş. O sırada ağaç eğilmiş, kalkmamış, yıkılmış. Çoban
    o gün ölmüş, hafta geçmeden öbür kardeşi ölmüş. Bu yüzden o ağaca “kanlı ağaç”
    demişler. Odunlarına bugün bile kimse ellemiyo
    (KÜTAHYA- SEYHLER
    (Yüksek Lisans Tezi)
    Zeynep ÇANLI
    GÖNDEREN:EMEL ALTUNTAŞ)



Cevap Gönderme Formu