Eskiden köyünüzde çeşitli tedaviler yapan kimseler var mıydı? (parpılayıcı, yürek ölçücü, dağlayıcı, kırık- çıkıkçı, dişçi, iğneci, muskacı, yerli ebe, bakıcı, okuyan, sünnetçi gibi)

6 Comments

    avni işbakan - 08 Eylül 2014 at 11:32 - Cevapla

    1926 yılına kadar rumi takvim kullanılırdı.Rumi takvime göre ayların isimleride değişikti.
    Rumi günler miladi günlere göre on üç gün geriden gelir.Miladi ayın on dördünde rumi ayın biri olur.
    Ayların isimleri Ocak(Zemheri), Şubat(Gücük), Mart(Mart), Nisan(Abul), Mayıs(Mayıs),
    Haziran(Kiraz), Temmuz(Orak), Ağustos(Ağustos), Eylül(Darı ayı), Ekim(İstavrit), Kasım(Kasım)
    Aralık(Karakış) olarak anılır.
    Bu aylara göre yılın sayılı ”belirli”günleri olduğu bilinmektedir.Zemheri -Zemherir- ayı kışın
    en soğuk zamanı, şiddetli soğuk anlamını taşır.
    Erbain: 22 Aralık -31 Ocak arasında 40 gün süren soğuklar anlamına gelir.
    8 Ocak: Zemheri Fırtınası
    28 Ocak:Ayandon Fırtınası
    Gücük ayına deli gücükte denir.Bütün günleri fırtınalı geçer.”28 günüm 32 oyunum” var dermiş.
    20 Şubat’ta 1. cemre havaya, 27 Şubat’ta 2. cemre suya düşer.
    06 Mart’ta 3. cemre toprağa düşer.Cemre: havanın, suyun, toprağın ısınmaya başlaması demektir.
    Berdülacuz: Rumi 26 Şubat- 4 Mart arası(Miladi 11-18 Mart) Kocakarı soğukları demektir.
    18 Mart: Kırlangıç Fırtınası.
    20 Mart: Hamsin’in sonu.Hamsin:31 Ocakta başlayan 50 günlük kış devresi.(1 Şubat-22 Mart)
    21 Mart: Nevruz(İlk baharın başlangıcı)
    22 Mart: (Rumi 9 Mart)Mart 9′u Fırtınası
    23 Mart: Kozkavuran Fırtınası
    26 Mart: Çaylak Fırtınası
    18 Nisan: (Rumi 5 Nisan) Abulbeşi
    Kork Abulun beşinden
    Öküzü Ayırır eşinden
    Bunun anlamı: Kış uzun sürerde bütün yiyecekler biterse ahırda öküzün biri kesiler demektir.
    Abulbeşi ile ilgili bir rivayet anlatılır:
    Vaktiyle Müslümanlar ile gayrimüslimlerin beraber yaşadıkları bir köy varmış,bir kış mevsimi
    öyle şiddedli geçmişki müslümanların hayvanlarının yemi bitmiş.Her yer karlarla kaplıymış.
    Komşusu olan gayrimüslime gitmiş,hayvanlarına yiyecek istemiş,gayrimüslim”kızına oğluma verirsen sana yiyecek veririm” demiş.Müslüman eve gelmiş, durumu kızına anlatmış,kızı razı olmayınca”Kızım gitmessen hayvanlarımız ölecek” demiş.
    Kızcağız abdest alıp yatsı namazını kılmış, sabaha kadar karların erimesi içim Allah’a yalvarmış.Sonunda da ”Es vade yeli es,beni gavurun kısmetinden kes” demiş.Kızın duasından sonra ılık bir rüzgar esmeye başlamış,karlar erimiş.
    Sabahleyin kızın babası kalkmış,dışarı bakmış ki kar gitmiş, güneş açmış.Kızı gavurun oğluna vermekten kurtulmuş.
    19 Nisan: Kuğu Fırtınası.
    Sitte-i Sevir: 19-25 Nisan arasındaki 6 günlük soğuklar.
    24 Nisan: Çiçek fırtanısı
    6 Mayıs: Hıdırellez(Rumi 23 Nisan)Hıdrellez, Hızır-İlyas gibi isimlerle de söylenir.Hızır ve İlyas Peygamberlerin bahar başlagıcında buluştukları gün kabul edilir.
    9 Mayıs: Doğu Rüzgarlarının esmeye başlaması.
    11 Mayıs: Yağmur mevsiminin sonu -fırtına-
    13 Mayıs: Mevsimsiz soğuklar.
    16 Mayıs: Filiz kıran fırtınası.
    20 Mayıs: Kokolya fırtınası.(Rumi 7 Mayıs) Mayıs 7′si diye söylenir. Yöremizde deniz bayramı olarak kutlanır.Mayıs 7′si sahil köylerinde de kutlanmaktadır.Bilhassa Hoynat Adası’nı sandal ve motorlarla üç defa dolaşmak, denize yedi adet küçük taş atmak,40 dalgadan su alıp yıkanmak,bağ bahçeye serpmek uğurlu sayılırdı.
    Daha önce gayrimüslimlerin yaptığı bu davranışları müslümanlarda benimsemiştir.
    Murat AKBAŞ,anılarında Mayıs yedisini şöyle anlatmaktadır:”Köyümüzün(Şimdi mahalle)
    Hoynat adası ve tünelinin hemen yakınında kayık çekeği bulunurdu. Mayıs yedisi(Miladi 20 Mayıs)günü evde hazırlıklar yapılır,bir sepete konulur ,çoluk çocuk kayık çekeğine inilirdi.
    Yanlarınada İprik şişe gibi kaplar alınırdı. Bu kaplara 40 dalgadan su konur, Gidemeyenlere götürülürdü.Onlar bu suyu ağrıyan yerlerine sürerlerdi.Deniz kenarında çocuklar 41 dalgadan
    su alarak veya 41 dalgaya dalarak yıkanılırdı.Denize 3 çift 1 tek(7 adet) Taş atarlardı. Bu çocukların Sağlıklı olması dileğiyle yapılırdı.
    Kayıkçılar kayıklarını denize indirir, bu kayıklara yeteri kadar insan bindirilir, küreklere güçlü kişiler geçer, ”VİRA” diyerek çekerlerdi.Hoynat adası 3 defa dolaşılırdı.
    Asayiş i temin etmek için korucu görevlendirilir,iri dut ağaçlarının altına cevizli helva ustaları helva teknesini yerleştirir,bir göcek dolusu ekmek ile helva satardı.
    Sevgililer birbirlerine ekmek içi helva gönderirdi. Bu iş gizlice yapılırdı çünkü, anaları
    kızlarını dizinin dibinden ayırmazdı.Ama gençler kıpır kıpır gönüllerine söz dinletemez,gizlice işaretlerle anlaşırlardı.
    Kızların kaçarak evlenmeleri çoğunlukla Mayıs yedisi günü gerçekleşirdi, öylekibir günde üç kızın kaçarak evlendiğini biliyorum.
    Kayık başlarına oturanlar türkü söyler, kemençe çalardı.Gençler denize girer, kimisi taş aralarında gomit ve gorçil baliğı tutmaya çalışırdı.Kadınlar ayaklarını suya sokar saçlarını deniz suyu ile yıkardı.
    Günün sonunda kayıklar hep beraber çekeklerine çekilirdi.kemençe eşliğinde söylenen türkülerden biri şöyleydi:
    Bugün Mayıs yedisi
    Günlerden ise salı
    Asıldı küreklere
    Sıtkı,Kamil’in Ali

    Muhittin dümünde dur
    Hava rüzgar esiyor
    Hey,küreği sıkı vur
    Ada rüzgar kesiyor

    İsinin Mehmet başta
    Kemençesini çalar
    Kamil gelmiş de aşka
    Türküsünü deniz yalar

    Oğlan yavuklusuna
    Yapıyor işareti
    Kızın annesi Suna
    Bitirmez esareti

    27 Mayıs: Bahar rüzgarlarının sonu
    28 Mayıs: Sam yeli(güneyden esen kuru ve rahatsız edici rüzgar)nin esmesi.
    30 Mayıs: Kabak Mleteminin esmesi
    31 Mayıs: (Rumi 18 Mayıs)Bevarih(Sam yeli)rüzgarlarının esmesi
    4 Haziran: (Rumi 22 Mayıs) Kuzey rüzgarlarının esmesi
    10 Haziran: Ülker doğumu fırtınası (süreyya)
    15 Haziran:Güney rüzgarları
    21 Haziran: Gün dönümü(gündüzün en uzun,gecenin enkısa olduğu gün)
    30 Haziran: yaprak fırtınası
    3 Temmuz: Sam rüzgarlarının başlangıcı
    8 Temmuz: Bevarih rüzgarlarının sonu
    11 Temmuz: Çark dönümü fırtınası
    18 Temmuz: Şiddetli sıcaklar,Yaprak aşısının sonu
    8 Ağustos: (Rumi 26 Temmuz) Eyyam-ı buhur(2-9 Ağustos)Yılın en sıcak günlerinin sonu
    21 Ağustos: Yaprakların sararmaya başlaması(kış mevsimine dönüş,Karpuz kabuğunun denize düşmesi diye söylenir)
    25 Ağustos: Sam rüzgarlarının sonu
    28 Ağustos: sıcakların azalmaya başlaması
    31 Ağustos: Mihrican fırtınası
    4 Eylül: Bıldırcın geçimi fırtınası
    8 Eylül: Koç ayrımı zamanı
    12 Eylül: Çaylak fırtınası(çaylakların gitmesi)
    15 Eylül: Sıcakların azalması
    17 Eylül: Havaların soğumaya başlaması
    19 Eylül: Güz yağmurları başlangıcı
    23 Eylül: Son baharın başlaması
    24 Eylül-9 Ekim arası yaprak dökümü fırtınaları
    26 Eylül: Mevsim yağmurları başlangıcı
    28 Eylül: Kestane karası fırtınası
    30 Eylül: Turna geçimi fırtınası
    5 Ekim: Koç katımı fırtınası
    18 Ekim: Kırlangıç fırtınası(Kırlangıçların gitmesi9
    21 Ekim: Bağ bozumu fırtınası
    27 Ekim: Balık fırtınası
    30 Ekim: Şiddetli rüzgarların başlangacı
    4 Kasım: Lodos rüzgarlarının esmeye başlaması,balık mevsimi
    6 Kasım: Kuş geçimi fırtınası
    7 Kasım: Yaz günlerinin sonu -Fırtına-
    8 Kasım: Rüz-i Kasım (kış günleri)başlangıı
    9 Kasım: Kasım fırtınası -çiğ düşme mevsimi-
    11 Kasım: Pastırma yazı başlangıcı
    24 Kasım: Soğukların başlaması
    27 Kasım: pastırma yazı sonu
    29 Kasım: ülker Fırtınası (süreyya)
    3 Aralık: Şiddetli soğukların başlaması
    6 Aralık: Kuzeyli rüzgarların başlaması
    8 Aralık: Yaprak dökümü sonu
    12 Aralık: Karakış fırtınası
    22 Aralık: Erbain’in başlangıcı(22 Aralık-31 Ocak)
    24 Aralık: En uzun gecelerin sonu
    27 Aralık: Gün dönümü fırtınası
    28 Aralık: Şiddetli soğukların başlaması

    ON İKİ AY
    Ocak soğuk olur pek,
    Kürk giyer kedi, köpek,
    Eser dondurur rüzgar,
    Yağar sulu sepken kar.

    Şubat ondan berbat,
    Düşüp kalkarız çat pat,
    Bütün yollar buz tutar,
    Fırtına çıldırık atar.

    Mart kapıdan baktırır,
    Kazma kürek yaktırır,
    Belirsede güneş az,
    Bu aya güven olmaz.

    Nisanda yağmur başlar,
    Yığkanır dağlar taşlar,
    Sık sık güneş gülümser,
    Bazende rüzgar eser.

    Bahar bayramı mayıs,
    Hep bağdayız,kırdayız,
    Yem yeşil olur heryer,
    Bütün tabiat güler.

    Haziran’da başlar yaz,
    Dalları basar kiraz,
    Okulda dersler biter,
    Sıcaktan dökeriz ter.

    Temmuz’da deniz yelken,
    Güzel plaj dururken,
    Toz toprakta kim gezer,
    Bunalan candan bezer.

    Ağostos ekin toplar,
    Dolar bütün ambarlar,
    Bu aydadır zaferler,
    Kutlarız sivil ve askerler.

    Eylülde bağda iş var,
    Bin bir türlü yemiş var,
    Toplarız birer birer,
    Güzde bu ayda girer

    Ekimde başlar okul,
    Sen de koş yerini bul,
    Hem çalış hem öğren,
    Memnun olsun öğretmen.

    Kasım gelir havalar,
    Bir açılır bir kapanır,
    Bu ayda dır saklambaç,
    Uçurtma, zıpzıp, topaç.

    Aralıkta soğuk var,
    Bitmek bilmez yağmurlar,
    Derken yıl sona erer,
    Yeni yılı müjdeler.

    1926 yılına kadar rumi takvim kullanılırdı.Rumi takvime göre ayların isimleride değişikti.
    Rumi günler miladi günlere göre on üç gün geriden gelir.Miladi ayın on dördünde rumi ayın biri olur.
    Ayların isimleri Ocak(Zemheri), Şubat(Gücük), Mart(Mart), Nisan(Abul), Mayıs(Mayıs),
    Haziran(Kiraz), Temmuz(Orak), Ağustos(Ağustos), Eylül(Darı ayı), Ekim(İstavrit), Kasım(Kasım)
    Aralık(Karakış) olarak anılır.
    Bu aylara göre yılın sayılı ”belirli”günleri olduğu bilinmektedir.Zemheri -Zemherir- ayı kışın
    en soğuk zamanı, şiddetli soğuk anlamını taşır.
    Erbain: 22 Aralık -31 Ocak arasında 40 gün süren soğuklar anlamına gelir.
    8 Ocak: Zemheri Fırtınası
    28 Ocak:Ayandon Fırtınası
    Gücük ayına deli gücükte denir.Bütün günleri fırtınalı geçer.”28 günüm 32 oyunum” var dermiş.
    20 Şubat’ta 1. cemre havaya, 27 Şubat’ta 2. cemre suya düşer.
    06 Mart’ta 3. cemre toprağa düşer.Cemre: havanın, suyun, toprağın ısınmaya başlaması demektir.
    Berdülacuz: Rumi 26 Şubat- 4 Mart arası(Miladi 11-18 Mart) Kocakarı soğukları demektir.
    18 Mart: Kırlangıç Fırtınası.
    20 Mart: Hamsin’in sonu.Hamsin:31 Ocakta başlayan 50 günlük kış devresi.(1 Şubat-22 Mart)
    21 Mart: Nevruz(İlk baharın başlangıcı)
    22 Mart: (Rumi 9 Mart)Mart 9′u Fırtınası
    23 Mart: Kozkavuran Fırtınası
    26 Mart: Çaylak Fırtınası
    18 Nisan: (Rumi 5 Nisan) Abulbeşi
    Kork Abulun beşinden
    Öküzü Ayırır eşinden
    Bunun anlamı: Kış uzun sürerde bütün yiyecekler biterse ahırda öküzün biri kesiler demektir.
    Abulbeşi ile ilgili bir rivayet anlatılır:
    Vaktiyle Müslümanlar ile gayrimüslimlerin beraber yaşadıkları bir köy varmış,bir kış mevsimi
    öyle şiddedli geçmişki müslümanların hayvanlarının yemi bitmiş.Her yer karlarla kaplıymış.
    Komşusu olan gayrimüslime gitmiş,hayvanlarına yiyecek istemiş,gayrimüslim”kızına oğluma verirsen sana yiyecek veririm” demiş.Müslüman eve gelmiş, durumu kızına anlatmış,kızı razı olmayınca”Kızım gitmessen hayvanlarımız ölecek” demiş.
    Kızcağız abdest alıp yatsı namazını kılmış, sabaha kadar karların erimesi içim Allah’a yalvarmış.Sonunda da ”Es vade yeli es,beni gavurun kısmetinden kes” demiş.Kızın duasından sonra ılık bir rüzgar esmeye başlamış,karlar erimiş.
    Sabahleyin kızın babası kalkmış,dışarı bakmış ki kar gitmiş, güneş açmış.Kızı gavurun oğluna vermekten kurtulmuş.
    19 Nisan: Kuğu Fırtınası.
    Sitte-i Sevir: 19-25 Nisan arasındaki 6 günlük soğuklar.
    24 Nisan: Çiçek fırtanısı
    6 Mayıs: Hıdırellez(Rumi 23 Nisan)Hıdrellez, Hızır-İlyas gibi isimlerle de söylenir.Hızır ve İlyas Peygamberlerin bahar başlagıcında buluştukları gün kabul edilir.
    9 Mayıs: Doğu Rüzgarlarının esmeye başlaması.
    11 Mayıs: Yağmur mevsiminin sonu -fırtına-
    13 Mayıs: Mevsimsiz soğuklar.
    16 Mayıs: Filiz kıran fırtınası.
    20 Mayıs: Kokolya fırtınası.(Rumi 7 Mayıs) Mayıs 7′si diye söylenir. Yöremizde deniz bayramı olarak kutlanır.Mayıs 7′si sahil köylerinde de kutlanmaktadır.Bilhassa Hoynat Adası’nı sandal ve motorlarla üç defa dolaşmak, denize yedi adet küçük taş atmak,40 dalgadan su alıp yıkanmak,bağ bahçeye serpmek uğurlu sayılırdı.
    Daha önce gayrimüslimlerin yaptığı bu davranışları müslümanlarda benimsemiştir.
    Murat AKBAŞ,anılarında Mayıs yedisini şöyle anlatmaktadır:”Köyümüzün(Şimdi mahalle)
    Hoynat adası ve tünelinin hemen yakınında kayık çekeği bulunurdu. Mayıs yedisi(Miladi 20 Mayıs)günü evde hazırlıklar yapılır,bir sepete konulur ,çoluk çocuk kayık çekeğine inilirdi.
    Yanlarınada İprik şişe gibi kaplar alınırdı. Bu kaplara 40 dalgadan su konur, Gidemeyenlere götürülürdü.Onlar bu suyu ağrıyan yerlerine sürerlerdi.Deniz kenarında çocuklar 41 dalgadan
    su alarak veya 41 dalgaya dalarak yıkanılırdı.Denize 3 çift 1 tek(7 adet) Taş atarlardı. Bu çocukların Sağlıklı olması dileğiyle yapılırdı.
    Kayıkçılar kayıklarını denize indirir, bu kayıklara yeteri kadar insan bindirilir, küreklere güçlü kişiler geçer, ”VİRA” diyerek çekerlerdi.Hoynat adası 3 defa dolaşılırdı.
    Asayiş i temin etmek için korucu görevlendirilir,iri dut ağaçlarının altına cevizli helva ustaları helva teknesini yerleştirir,bir göcek dolusu ekmek ile helva satardı.
    Sevgililer birbirlerine ekmek içi helva gönderirdi. Bu iş gizlice yapılırdı çünkü, anaları
    kızlarını dizinin dibinden ayırmazdı.Ama gençler kıpır kıpır gönüllerine söz dinletemez,gizlice işaretlerle anlaşırlardı.
    Kızların kaçarak evlenmeleri çoğunlukla Mayıs yedisi günü gerçekleşirdi, öylekibir günde üç kızın kaçarak evlendiğini biliyorum.
    Kayık başlarına oturanlar türkü söyler, kemençe çalardı.Gençler denize girer, kimisi taş aralarında gomit ve gorçil baliğı tutmaya çalışırdı.Kadınlar ayaklarını suya sokar saçlarını deniz suyu ile yıkardı.
    Günün sonunda kayıklar hep beraber çekeklerine çekilirdi.kemençe eşliğinde söylenen türkülerden biri şöyleydi:
    Bugün Mayıs yedisi
    Günlerden ise salı
    Asıldı küreklere
    Sıtkı,Kamil’in Ali

    Muhittin dümünde dur
    Hava rüzgar esiyor
    Hey,küreği sıkı vur
    Ada rüzgar kesiyor

    İsinin Mehmet başta
    Kemençesini çalar
    Kamil gelmiş de aşka
    Türküsünü deniz yalar

    Oğlan yavuklusuna
    Yapıyor işareti
    Kızın annesi Suna
    Bitirmez esareti

    27 Mayıs: Bahar rüzgarlarının sonu
    28 Mayıs: Sam yeli(güneyden esen kuru ve rahatsız edici rüzgar)nin esmesi.
    30 Mayıs: Kabak Mleteminin esmesi
    31 Mayıs: (Rumi 18 Mayıs)Bevarih(Sam yeli)rüzgarlarının esmesi
    4 Haziran: (Rumi 22 Mayıs) Kuzey rüzgarlarının esmesi
    10 Haziran: Ülker doğumu fırtınası (süreyya)
    15 Haziran:Güney rüzgarları
    21 Haziran: Gün dönümü(gündüzün en uzun,gecenin enkısa olduğu gün)
    30 Haziran: yaprak fırtınası
    3 Temmuz: Sam rüzgarlarının başlangıcı
    8 Temmuz: Bevarih rüzgarlarının sonu
    11 Temmuz: Çark dönümü fırtınası
    18 Temmuz: Şiddetli sıcaklar,Yaprak aşısının sonu
    8 Ağustos: (Rumi 26 Temmuz) Eyyam-ı buhur(2-9 Ağustos)Yılın en sıcak günlerinin sonu
    21 Ağustos: Yaprakların sararmaya başlaması(kış mevsimine dönüş,Karpuz kabuğunun denize düşmesi diye söylenir)
    25 Ağustos: Sam rüzgarlarının sonu
    28 Ağustos: sıcakların azalmaya başlaması
    31 Ağustos: Mihrican fırtınası
    4 Eylül: Bıldırcın geçimi fırtınası
    8 Eylül: Koç ayrımı zamanı
    12 Eylül: Çaylak fırtınası(çaylakların gitmesi)
    15 Eylül: Sıcakların azalması
    17 Eylül: Havaların soğumaya başlaması
    19 Eylül: Güz yağmurları başlangıcı
    23 Eylül: Son baharın başlaması
    24 Eylül-9 Ekim arası yaprak dökümü fırtınaları
    26 Eylül: Mevsim yağmurları başlangıcı
    28 Eylül: Kestane karası fırtınası
    30 Eylül: Turna geçimi fırtınası
    5 Ekim: Koç katımı fırtınası
    18 Ekim: Kırlangıç fırtınası(Kırlangıçların gitmesi9
    21 Ekim: Bağ bozumu fırtınası
    27 Ekim: Balık fırtınası
    30 Ekim: Şiddetli rüzgarların başlangacı
    4 Kasım: Lodos rüzgarlarının esmeye başlaması,balık mevsimi
    6 Kasım: Kuş geçimi fırtınası
    7 Kasım: Yaz günlerinin sonu -Fırtına-
    8 Kasım: Rüz-i Kasım (kış günleri)başlangıı
    9 Kasım: Kasım fırtınası -çiğ düşme mevsimi-
    11 Kasım: Pastırma yazı başlangıcı
    24 Kasım: Soğukların başlaması
    27 Kasım: pastırma yazı sonu
    29 Kasım: ülker Fırtınası (süreyya)
    3 Aralık: Şiddetli soğukların başlaması
    6 Aralık: Kuzeyli rüzgarların başlaması
    8 Aralık: Yaprak dökümü sonu
    12 Aralık: Karakış fırtınası
    22 Aralık: Erbain’in başlangıcı(22 Aralık-31 Ocak)
    24 Aralık: En uzun gecelerin sonu
    27 Aralık: Gün dönümü fırtınası
    28 Aralık: Şiddetli soğukların başlaması

    ON İKİ AY
    Ocak soğuk olur pek,
    Kürk giyer kedi, köpek,
    Eser dondurur rüzgar,
    Yağar sulu sepken kar.

    Şubat ondan berbat,
    Düşüp kalkarız çat pat,
    Bütün yollar buz tutar,
    Fırtına çıldırık atar.

    Mart kapıdan baktırır,
    Kazma kürek yaktırır,
    Belirsede güneş az,
    Bu aya güven olmaz.

    Nisanda yağmur başlar,
    Yığkanır dağlar taşlar,
    Sık sık güneş gülümser,
    Bazende rüzgar eser.

    Bahar bayramı mayıs,
    Hep bağdayız,kırdayız,
    Yem yeşil olur heryer,
    Bütün tabiat güler.

    Haziran’da başlar yaz,
    Dalları basar kiraz,
    Okulda dersler biter,
    Sıcaktan dökeriz ter.

    Temmuz’da deniz yelken,
    Güzel plaj dururken,
    Toz toprakta kim gezer,
    Bunalan candan bezer.

    Ağostos ekin toplar,
    Dolar bütün ambarlar,
    Bu aydadır zaferler,
    Kutlarız sivil ve askerler.

    Eylülde bağda iş var,
    Bin bir türlü yemiş var,
    Toplarız birer birer,
    Güzde bu ayda girer

    Ekimde başlar okul,
    Sen de koş yerini bul,
    Hem çalış hem öğren,
    Memnun olsun öğretmen.

    Kasım gelir havalar,
    Bir açılır bir kapanır,
    Bu ayda dır saklambaç,
    Uçurtma, zıpzıp, topaç.

    Aralıkta soğuk var,
    Bitmek bilmez yağmurlar,
    Derken yıl sona erer,
    Yeni yılı müjdeler.

    ECÜNNÜ
    Yıl 1956,Şubat ayı günlerden Cuma Alçakbeldeki evimizden çıktık,yürüyerek Yumrutaş’tan Perşembe’ye gittik.Babamla işlerimizi gördükten sonra babam beni köye gönderdi.Kendisi Cuma namazına kaldı.
    Babam geç kalmış,yatsı geçmesine rağmen eve gelmemişti.Gece saat dokuz (21.00)sıralarıydı.Babam eve geldi.Ben değirmene gidecektim.Amcamla ortaklaşa işlettiğimiz bir su değirmenimiz vardı.Komşuların getirdiği zahireyi (Mısır,Buğday) Ben gece gündüz öğütürdüm.Ekmeklik unumuzuda bu değirmenden aldığımız haklardan temin ederdik.
    Yemeğini yedikten sonra babama birşeyler olmaya başladı.Pıskırıp hapşırıyordu,daha sonra titremeye,ağzından burnundan köpükler gelmeye başladı.konuşamıyordu.Çok korkmuştuk,annemle bildiğimiz duaları okumaya başladık.
    Mahallemizde Mahmut Hoca vardı.Annem ”Mahmut Hocaya haber verelim” dedi.
    Bizim eve daha yakın olan Nuri amcaya haber verdik.O hoca değildi ama dini bilgisi çoktu.Nuri amca geldi,Babama okuyup üflemeye başladı.
    Bir-iki saat sonra babamın titremesi ve ağzından köpük gelmesi durmuştu.Nuri amca ”Bu ecünnü işi” dedi. O zaman daha da korktuk,çünkü büyük babamıda ecünnüler çarpmıştı.
    Nuri amca babama ”yolda hiçbirşey gördün mü? Birşey oldu mu?” diye sordu.Babam kısık sesle ”küreklikte yolda bir keçi gördüm,diken yaprakları yiyordu,tutmaya çalıştım kaçtı.Peşinden koşunca kendini uçurumdan aşağı attı.Orada yayılmaya başladı.Kasap Çetinkayaların keçisi zannederek taş attım. Ama keçi kaçmıyordu.” Dedi.
    Nuri ve Mahmut Hoca gidip gelerek babama okudular, babam iyileşmeyince Bolatlı Köyü’ndeki Yalanço Tevfik Hoca’ya hamayıl (muska) yazdırdık.
    Babamın bacakları incelmeye başladı.Üç senede yürüyemez hale geldi.Kardeşim Fahri onu Ankara’da doktora götürdü,İyileşti.
    Anlatan: Ramazan Köyü’nden
    Yunus oğlu Hüseyin KÜÇÜK,Yaş 86

    avni - 08 Eylül 2014 at 11:37 - Cevapla

    ECÜNNÜ
    Yıl 1956,Şubat ayı günlerden Cuma Alçakbeldeki evimizden çıktık,yürüyerek Yumrutaş’tan Perşembe’ye gittik.Babamla işlerimizi gördükten sonra babam beni köye gönderdi.Kendisi Cuma namazına kaldı.
    Babam geç kalmış,yatsı geçmesine rağmen eve gelmemişti.Gece saat dokuz (21.00)sıralarıydı.Babam eve geldi.Ben değirmene gidecektim.Amcamla ortaklaşa işlettiğimiz bir su değirmenimiz vardı.Komşuların getirdiği zahireyi (Mısır,Buğday) Ben gece gündüz öğütürdüm.Ekmeklik unumuzuda bu değirmenden aldığımız haklardan temin ederdik.
    Yemeğini yedikten sonra babama birşeyler olmaya başladı.Pıskırıp hapşırıyordu,daha sonra titremeye,ağzından burnundan köpükler gelmeye başladı.konuşamıyordu.Çok korkmuştuk,annemle bildiğimiz duaları okumaya başladık.
    Mahallemizde Mahmut Hoca vardı.Annem ”Mahmut Hocaya haber verelim” dedi.
    Bizim eve daha yakın olan Nuri amcaya haber verdik.O hoca değildi ama dini bilgisi çoktu.Nuri amca geldi,Babama okuyup üflemeye başladı.
    Bir-iki saat sonra babamın titremesi ve ağzından köpük gelmesi durmuştu.Nuri amca ”Bu ecünnü işi” dedi. O zaman daha da korktuk,çünkü büyük babamıda ecünnüler çarpmıştı.
    Nuri amca babama ”yolda hiçbirşey gördün mü? Birşey oldu mu?” diye sordu.Babam kısık sesle ”küreklikte yolda bir keçi gördüm,diken yaprakları yiyordu,tutmaya çalıştım kaçtı.Peşinden koşunca kendini uçurumdan aşağı attı.Orada yayılmaya başladı.Kasap Çetinkayaların keçisi zannederek taş attım. Ama keçi kaçmıyordu.” Dedi.
    Nuri ve Mahmut Hoca gidip gelerek babama okudular, babam iyileşmeyince Bolatlı Köyü’ndeki Yalanço Tevfik Hoca’ya hamayıl (muska) yazdırdık.
    Babamın bacakları incelmeye başladı.Üç senede yürüyemez hale geldi.Kardeşim Fahri onu Ankara’da doktora götürdü,İyileşti.
    Anlatan: Ramazan Köyü’nden
    Yunus oğlu Hüseyin KÜÇÜK,Yaş 86

    meryem - 12 Eylül 2014 at 15:52 - Cevapla

    Halk hekimliğinin bir yörede gelişmesi, o yörenin ekonomisiyle, ulaşımı ve inançlarıyla ilgilidir. Eskiden köyümüzde ise ulaşımın merkeze çok uzak olması ve eskiden ulaşım için herhangi bir yol olmaması, insan gücüne dayalı tarımın olması bu köyde halk hekimliği kavramını geliştirmiştir. Köyümüzde halk hekimliği yapan kişilerin sıradan insanlar değil adından sıkça bahsedilen deneyimli ebeler, lise okumuş bazı insanlar ve ikiz doğum yapan kadınlar olduğu görülür

    hayriye korkmaz - 13 Eylül 2014 at 19:34 - Cevapla

    Hastalıklarını tedavi eden kişilere şifacı kadın, kocakarı ya da hekime derler. Kocakarı bitkiler ve hastalıklar hakkında gelenleri bilgilendirir. Kırık çıkık gibi hastalıkları da tedavi eder. Namı duyuldukça civar köylerden hatta ilçe dışından da tedavi olmak için gelenler olur.

    atilla - 24 Eylül 2014 at 19:26 - Cevapla

    durak-kıranyağmur-ulubey-ordu
    -Tedavi eden kişiye verilen isimler:
    Doktora Hekim denirdi, bitki ot çöp yapan kişilere kocakarı bilen eden denirdi, kırık çıkıkçı denilen kişi kırıkları tedavi ederdi.

    -Bu kişilerin özellikleri:
    Başı sıkışan, derdi olan derman arayan herkes onların yanına gider ve tedavi ararlardı, bunun yanında yaptığı ve verdiği ilaçların şifa olduğuna inanılırdı.

    Zeynep Gezici - 21 Kasım 2014 at 21:25 - Cevapla

    Varmış Kırıkçı, Çıkıkçı olarak
    Meriş Altınok
    Cüve Hacı Ergin
    Topal Mustafa
    Esme Ekinci
    Parpılayıcılar ise parpılama yoluyla tedavi dinsel motiflerle kaynaşmış sihirsel bir şifaya daayanmaktaymış hastanın vücudunda bir sağaltma aracıyla vurma , çizme, kesme veya vücudunu dağlama şeklinde yapılır
    Şıh Hasan
    Cefan Ali
    Gustuli Oğuz da köydeki büyücüler sınıfından insanlarmış.
    kaynak kişi Zübeyde Gezici yaş 60 Harmanlı Köyü.



Cevap Gönderme Formu