Köyünüzdeki dağların, kayaların, akarsuların, pınarların, göllerin, tarla, yol, çayırlık, otlak vb. yerler hakkında anlatılan efsaneler, hikayeler var mıdır? Yazınız.
Haset Kayası (AFYONKARAHİSAR- ÇAY İLÇESİ Y.L. TEZİ-Cemile Kocapınar)
Çay’ın Çağlayan Parkı’na hâkim tepesinde, halkın “Delikli Kaya” dediği
bir mağara vardır. Bu mağaraya eskiden “Haset Kayası” derlerdi.
Çok eski zamanlarda, baskasının malına, mülküne göz diken, varlıklı
insanları hiç sevmeyen, çekemeyen biri varmıs. Bu adam, halktan uzak, tek
basına Delikli Kaya’da yasarmıs. Kim iyi, güzel bir is yapsa, gider, onun isini
bozar, kırar, Delikli Kaya’ya geri dönermis. Halk, adamın bu fesatlığından
bezmis. Ona, “Gel, sana da ev yapalım, is kuralım.” demislerse de
hasetliğinden bir türlü vazgeçirememisler.
Çaylılar, o zamandan beri bu mağaraya “Haset Kayası” derler. Halk bugün de haset edeni sevmez. Haset edenler için, “Haset Kayası”na mı
girdin?” tabiri söylenmektedir.
GÖNDEREN: MERYEM ÜÇÜNCÜ
Hacıpınar (AFYONKARAHİSAR- ÇAY İLÇESİ Y.L. TEZİ-Cemile Kocapınar)
Hacıpınar, Çay ile Yarıkkaya’yı birbirine bağlayan dağ yolu üzerindedir.
Çay’a 7-8 km uzaklıkta olan asıl kaynağının nereden geldiği tespit edilemeyen
bir pınardır. Bu pınar Sultan Ana Efsanesi’nden de bahsi geçen ve eskiden var
olduğuna inanılan “Hac Yolu” üzerindedir. Sultan Ana Efsanesi’nde Sultan
Ana’nın hac kervanları bu yolu kullanır. Bu pınarın hikmeti sadece hacca
gidilen ve hacdan dönülen zamanda akmasıdır. Pınarın suları hac zamanı,
hacılar gittiğin de kesilir, akmaz. Hacılar döndüğünde ise pınardan tekrar su
çıkmaya baslar. Yani sadece hac yolcularının suyu kullanabileceği zamanda, o
yoldan geçecekleri zamanda akar.
Öte yanda bu pınarın suyunun Mekke’den geldiğine inanılır. Rivayete
göre hac görevini yerine getiren bir kadın çok susar, su içmek için bir pınarın
basına varır. Su içerken elindeki özel islemeli bakır tasını, pınara düsürür.
Almak istediyse de yakalayamaz, tas suyun akıntısına kapılıp kaybolur
Kadın hac görevini yerine getirip hacdan dönerken, hac kervanı
Hacıpınar’ın oldu yerde mola verir. Kadın su içmek için pınara yöneldiğinde,
pınarın suyu üzerine hacıda düsürdüğü tasını görür. Bu sebepten suyun
kaynağının Mekke’den geldiğine inanılır.
GÖNDEREN: MERYEM ÜÇÜNCÜ
Bambul Dede (AFYONKARAHİSAR- ÇAY İLÇESİ Y.L. TEZİ-Cemile Kocapınar)
Çay ile Cumhuriyet köyü arasındaki Kanlıyer denilen mevkide, eski
yolun üst tarafındaki bir bahçe içinde toprak bir dam vardır. “Bambul Dede
(Çomak Dede)”nin kabri buradadır.
Çomak dede, bilgili ve yardımsever, ermis bir zatmıs. Elinde çomağıyla,
buralarda tek basına yasarmıs.
Bir sene, bambul böcekleri tarlaları, bahçeleri istilâ etmis. Böcekler o
kadar çokmus ki, halk ne yaptıysa bas edememis. O sene, bambul
böceklerinin zararından büyük bir kıtlık yasanmıs.
Çaylılar, Çomak Dede’ye gelerek yardım etmesini istemisler. O da
bahçelerin, tarlaların dört bir tarafını elindeki çomağıyla çizmis. Bambul
böcekleri, Çomak Dede’nin çizdiği yerden öbür tarafa geçemez olmuslar;
çizilen yere gelirler, tarlaya giremrmis. Çomak dede, “Tarlaları, bahçeleri suya
verin, göl gibi olsun.” demis. Çaylılar, onun bu söylediğini de yapmıslar. Ertesi
sene, bambul böcekleri zarar verememis; Çay halkı da kıtlıktan kurtulmus.
Çomak Dede’ye, Çay halkını bambul böceklerinin zararından kurtardığı
için “Bambul Dede” derler. Bugün bile tarladaki böceklerle bas eden köylüler,
Bambul Dede türbesine gelir, türbenin içini süpürüp toprağını tarlalarının
etrafına serperler. Böyle yapanlar, tarlalarına bambul böceklerinin girmediğini
–yemin ederek- söylüyorlar.
Kırkgöz Köprüsü (AFYONKARAHİSAR- ÇAY İLÇESİ Y.L. TEZİ-Cemile Kocapınar)
Çay ile Bolvadin arasında, Eber Gölü kenarında bulunan tarihî bir
köprüdür. Aslında elli iki gözdür. Ama yıkıla yıkıla kırk gözü kaldığı için
“Kırkgöz Köprüsü” derler.Y.Sultan Selim, Mısır seferi sırasında ordusunu bu köprüden geçirmistir.
Mimar Sinan’a köprünün yıkılan yerlerin onarttırmıs, ilerde tekrar göçebilir
diye, hayır namına, köprünün imarında kullanılması sartıyla yüklüce bir altının
gömülmesini emretmis. Mimar Sinan da altını köprünün bir ayağına gömmüs.
Yakın zamanlarda, alın teri dökmeden zengin olmak isteyen iki defineci,
burada altın olduğunu bildiklerinden köprünün ayak diplerin kazmaya
baslamıslar. Kırkıncı ayağı da kazınca küp içindeki Osmanlı altınlarını
bulmuslar. Altınları keselerine doldurup hemen ayrılacak olmuslar, ama
ayakları yürümez, kolları tutmaz olmus. Ne yaptılarsa bir adım dahi
atamamıslar, donmus gibi öylece kalakalmıslar. “Bu altınlar emeğimizin hakkı
değil, köprüye ait!” diye tövbe edip niyetlerinden vazgeçince iyilesmeye
baslamıslar. Altınları kazdıkları yere gömmüsler. Kırkgöz Köprüsü’nün altınları
hâlâ orada olduğuna inanılmaktadır.
GÖNDEREN: MERYEM ÜÇÜNCÜ
Küçük Höyük, Büyük Höyük Efsanesi (AFYONKARAHİSAR- ÇAY İLÇESİ Y.L. TEZİ-Cemile Kocapınar)
Bu höyükler Kırkgöz Köprüsü yakınlarındadır. Rivayete göre Yavuz
Sultan Selim, Mısır Seferi sırasında askerlerine ellerine birer avuç toprak alıp
bir yere yığmasını ister sefere giden her asker birer avuç toprak alıp belirlenen
yere atar. Bu sekilde biriken topraklarla büyük höyük olusur.
Bu höyükler asker kaybının göstergesi olarak hâlâ varlıklarını
sürdürmektedir. O yüzden yöre halkı için manevi özelliği çok büyüktür.
Kanlıyer (AFYONKARAHİSAR- ÇAY İLÇESİ Y.L. TEZİ-Cemile Kocapınar)
Kanlıova, Melek Ana Ovası diye de adlandırılan bu yer rivayete göre
eski bir savas meydanıdır. Kanlı yerde pek çok savas yapılmıs, pek çok kan
dökülmüstür. Üç kardes efsanesine Melek Ana’nın askerlere baktığı yerde
burasıdır.
GÖNDEREN: MERYEM ÜÇÜNCÜ
Aslanlı Kaya (AFYONKARAHİSAR- ÇAY İLÇESİ Y.L. TEZİ-Cemile Kocapınar)
Çay Deresi’nin dağı tarafında Kazanlı Tekke’nin karsı yamacında,
uzaktan bakıldığında arka ayakları üzerinde dikilmis vaziyette aslan gibi
görünen bu kaya Çaylılar “Aslanlı Kaya” derler. Kaya âdeta bir aslan heykeli
gibi.Çobanın biri koyunlarını güderken acıkmıs, karnını doyurmus. Ama
yediği yemeklerin atıklarını ve ekmek kırıntılarını toparlamamıs, ortalığa
bırakmıs. “Aman dağ basında değil miyim nasıl olsa? Ulu orta yere ekmek
bıraksam ne olur sanki? Dağ basında ekmeği ezecek, ayakaltına alacak olmaz
nasılsa.” diye düsünmüs.
O esnada dağda dolasan bir aslan görmüs, korkuyla bu kayanın ardına
saklanmıs. Aslan çobanın yemek yediği yere gelmis, ekmek kırıntılarının
üzerine pislemis. O anda Allah aslanı cezalandırmıs ve oracıkta tas etmis.
Halk, ortalıkta ne zaman ekmek kırıntısı görse bize bu olayı anlatır. “Nimet
kıymeti bilmeyen akılsız hayvana bunları eden Rabbim, akıllı insana kim bilir
neler eder? Ayakaltında nimet koymayın, Allah tas etmekten beter eder.”
demektedir.
GÖNDEREN: MERYEM ÜÇÜNCÜ
Haset Kayası (AFYONKARAHİSAR- ÇAY İLÇESİ Y.L. TEZİ-Cemile Kocapınar)
Çay’ın Çağlayan Parkı’na hâkim tepesinde, halkın “Delikli Kaya” dediği
bir mağara vardır. Bu mağaraya eskiden “Haset Kayası” derlerdi.
Çok eski zamanlarda, baskasının malına, mülküne göz diken, varlıklı
insanları hiç sevmeyen, çekemeyen biri varmıs. Bu adam, halktan uzak, tek
basına Delikli Kaya’da yasarmıs. Kim iyi, güzel bir is yapsa, gider, onun isini
bozar, kırar, Delikli Kaya’ya geri dönermis. Halk, adamın bu fesatlığından
bezmis. Ona, “Gel, sana da ev yapalım, is kuralım.” demislerse de
hasetliğinden bir türlü vazgeçirememisler.
Çaylılar, o zamandan beri bu mağaraya “Haset Kayası” derler. Halk bugün de haset edeni sevmez. Haset edenler için, “Haset Kayası”na mı
girdin?” tabiri söylenmektedir.
GÖNDEREN: MERYEM ÜÇÜNCÜ
Hacıpınar (AFYONKARAHİSAR- ÇAY İLÇESİ Y.L. TEZİ-Cemile Kocapınar)
Hacıpınar, Çay ile Yarıkkaya’yı birbirine bağlayan dağ yolu üzerindedir.
Çay’a 7-8 km uzaklıkta olan asıl kaynağının nereden geldiği tespit edilemeyen
bir pınardır. Bu pınar Sultan Ana Efsanesi’nden de bahsi geçen ve eskiden var
olduğuna inanılan “Hac Yolu” üzerindedir. Sultan Ana Efsanesi’nde Sultan
Ana’nın hac kervanları bu yolu kullanır. Bu pınarın hikmeti sadece hacca
gidilen ve hacdan dönülen zamanda akmasıdır. Pınarın suları hac zamanı,
hacılar gittiğin de kesilir, akmaz. Hacılar döndüğünde ise pınardan tekrar su
çıkmaya baslar. Yani sadece hac yolcularının suyu kullanabileceği zamanda, o
yoldan geçecekleri zamanda akar.
Öte yanda bu pınarın suyunun Mekke’den geldiğine inanılır. Rivayete
göre hac görevini yerine getiren bir kadın çok susar, su içmek için bir pınarın
basına varır. Su içerken elindeki özel islemeli bakır tasını, pınara düsürür.
Almak istediyse de yakalayamaz, tas suyun akıntısına kapılıp kaybolur
Kadın hac görevini yerine getirip hacdan dönerken, hac kervanı
Hacıpınar’ın oldu yerde mola verir. Kadın su içmek için pınara yöneldiğinde,
pınarın suyu üzerine hacıda düsürdüğü tasını görür. Bu sebepten suyun
kaynağının Mekke’den geldiğine inanılır.
GÖNDEREN: MERYEM ÜÇÜNCÜ
Bambul Dede (AFYONKARAHİSAR- ÇAY İLÇESİ Y.L. TEZİ-Cemile Kocapınar)
Çay ile Cumhuriyet köyü arasındaki Kanlıyer denilen mevkide, eski
yolun üst tarafındaki bir bahçe içinde toprak bir dam vardır. “Bambul Dede
(Çomak Dede)”nin kabri buradadır.
Çomak dede, bilgili ve yardımsever, ermis bir zatmıs. Elinde çomağıyla,
buralarda tek basına yasarmıs.
Bir sene, bambul böcekleri tarlaları, bahçeleri istilâ etmis. Böcekler o
kadar çokmus ki, halk ne yaptıysa bas edememis. O sene, bambul
böceklerinin zararından büyük bir kıtlık yasanmıs.
Çaylılar, Çomak Dede’ye gelerek yardım etmesini istemisler. O da
bahçelerin, tarlaların dört bir tarafını elindeki çomağıyla çizmis. Bambul
böcekleri, Çomak Dede’nin çizdiği yerden öbür tarafa geçemez olmuslar;
çizilen yere gelirler, tarlaya giremrmis. Çomak dede, “Tarlaları, bahçeleri suya
verin, göl gibi olsun.” demis. Çaylılar, onun bu söylediğini de yapmıslar. Ertesi
sene, bambul böcekleri zarar verememis; Çay halkı da kıtlıktan kurtulmus.
Çomak Dede’ye, Çay halkını bambul böceklerinin zararından kurtardığı
için “Bambul Dede” derler. Bugün bile tarladaki böceklerle bas eden köylüler,
Bambul Dede türbesine gelir, türbenin içini süpürüp toprağını tarlalarının
etrafına serperler. Böyle yapanlar, tarlalarına bambul böceklerinin girmediğini
–yemin ederek- söylüyorlar.
Kırkgöz Köprüsü (AFYONKARAHİSAR- ÇAY İLÇESİ Y.L. TEZİ-Cemile Kocapınar)
Çay ile Bolvadin arasında, Eber Gölü kenarında bulunan tarihî bir
köprüdür. Aslında elli iki gözdür. Ama yıkıla yıkıla kırk gözü kaldığı için
“Kırkgöz Köprüsü” derler.Y.Sultan Selim, Mısır seferi sırasında ordusunu bu köprüden geçirmistir.
Mimar Sinan’a köprünün yıkılan yerlerin onarttırmıs, ilerde tekrar göçebilir
diye, hayır namına, köprünün imarında kullanılması sartıyla yüklüce bir altının
gömülmesini emretmis. Mimar Sinan da altını köprünün bir ayağına gömmüs.
Yakın zamanlarda, alın teri dökmeden zengin olmak isteyen iki defineci,
burada altın olduğunu bildiklerinden köprünün ayak diplerin kazmaya
baslamıslar. Kırkıncı ayağı da kazınca küp içindeki Osmanlı altınlarını
bulmuslar. Altınları keselerine doldurup hemen ayrılacak olmuslar, ama
ayakları yürümez, kolları tutmaz olmus. Ne yaptılarsa bir adım dahi
atamamıslar, donmus gibi öylece kalakalmıslar. “Bu altınlar emeğimizin hakkı
değil, köprüye ait!” diye tövbe edip niyetlerinden vazgeçince iyilesmeye
baslamıslar. Altınları kazdıkları yere gömmüsler. Kırkgöz Köprüsü’nün altınları
hâlâ orada olduğuna inanılmaktadır.
GÖNDEREN: MERYEM ÜÇÜNCÜ
Küçük Höyük, Büyük Höyük Efsanesi (AFYONKARAHİSAR- ÇAY İLÇESİ Y.L. TEZİ-Cemile Kocapınar)
Bu höyükler Kırkgöz Köprüsü yakınlarındadır. Rivayete göre Yavuz
Sultan Selim, Mısır Seferi sırasında askerlerine ellerine birer avuç toprak alıp
bir yere yığmasını ister sefere giden her asker birer avuç toprak alıp belirlenen
yere atar. Bu sekilde biriken topraklarla büyük höyük olusur.
Bu höyükler asker kaybının göstergesi olarak hâlâ varlıklarını
sürdürmektedir. O yüzden yöre halkı için manevi özelliği çok büyüktür.
Kanlıyer (AFYONKARAHİSAR- ÇAY İLÇESİ Y.L. TEZİ-Cemile Kocapınar)
Kanlıova, Melek Ana Ovası diye de adlandırılan bu yer rivayete göre
eski bir savas meydanıdır. Kanlı yerde pek çok savas yapılmıs, pek çok kan
dökülmüstür. Üç kardes efsanesine Melek Ana’nın askerlere baktığı yerde
burasıdır.
GÖNDEREN: MERYEM ÜÇÜNCÜ
Aslanlı Kaya (AFYONKARAHİSAR- ÇAY İLÇESİ Y.L. TEZİ-Cemile Kocapınar)
Çay Deresi’nin dağı tarafında Kazanlı Tekke’nin karsı yamacında,
uzaktan bakıldığında arka ayakları üzerinde dikilmis vaziyette aslan gibi
görünen bu kaya Çaylılar “Aslanlı Kaya” derler. Kaya âdeta bir aslan heykeli
gibi.Çobanın biri koyunlarını güderken acıkmıs, karnını doyurmus. Ama
yediği yemeklerin atıklarını ve ekmek kırıntılarını toparlamamıs, ortalığa
bırakmıs. “Aman dağ basında değil miyim nasıl olsa? Ulu orta yere ekmek
bıraksam ne olur sanki? Dağ basında ekmeği ezecek, ayakaltına alacak olmaz
nasılsa.” diye düsünmüs.
O esnada dağda dolasan bir aslan görmüs, korkuyla bu kayanın ardına
saklanmıs. Aslan çobanın yemek yediği yere gelmis, ekmek kırıntılarının
üzerine pislemis. O anda Allah aslanı cezalandırmıs ve oracıkta tas etmis.
Halk, ortalıkta ne zaman ekmek kırıntısı görse bize bu olayı anlatır. “Nimet
kıymeti bilmeyen akılsız hayvana bunları eden Rabbim, akıllı insana kim bilir
neler eder? Ayakaltında nimet koymayın, Allah tas etmekten beter eder.”
demektedir.
GÖNDEREN: MERYEM ÜÇÜNCÜ